Bu yazıda ele alacağım konu, Tanzimat dönemi edebiyatıdır. Bu döneme örnek olarak eserlerden biri de Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın Şık romanıdır. Bu kitap üzerinden Tanzimat romancılığına dair bir örnek sunacağım. Keyifli okumalar!
Tanzimat Edebiyatının Genel Özellikleri
Öncelikle, edebiyatımızda roman türü görece yeni sayılır. İlk örnekler 1870 ile 1890 yılları arasında verilmiştir. Bu erken dönem romanları her ne kadar edebi açıdan başarılı olmasa da, edebiyatımız için önemli bir atılım olarak değerlendirilebilir.
Tanzimat edebiyatçılığının olmazsa olmaz bir konusu vardır: Yanlış batılılaşmayı anlatmak. O dönemde yazılmış birçok romanda bu konuyu görebilirsiniz. İşte, Hüseyin Rahmi’nin Şık romanı da bu konu üzerine yazılmış, kısa ve komik bir kitaptır.
Tanzimat romanının birkaç önemli özelliğinden biri de anlatıcının araya girerek ansiklopedik bilgiler vermesidir. Hikâyeyi anlatırken birden söze girip “Ey okur” diye başlayarak, anlatılanları özetler nitelikte açıklamalar yapar. İşte bu yanlarıyla da tanzimat romanını biraz başarısız olarak görülür.
Şık Romanı

Hüseyin Rahmi, Şık romanı ile edebiyat dünyasına adım atar ve kısa sürede dönemin ünlü yazarlarından, edebiyatımızın en üretken isimlerinden biri olan Ahmet Mithat Efendi’nin dikkatini çeker. Hüseyin Rahmi, Şık romanının giriş kısmında, bu kitabın nasıl yayımlandığını bizzat anlatır. Anlatımına göre, romanını yayımlanmadan önce Ahmet Mithat Efendi’ye göndermiştir. Ahmet Mithat Efendi ise gazetede bir ilan vererek kitabın yazarını gazeteye davet etmiştir. Böylece Şık romanı, Tercüman-ı Hakikat gazetesinde tefrika edilmeye başlanmıştır.
Hüseyin Rahmi, kitapta yanlış batılılaşmayı Şâtırzâde Şöhret Bey karakteri üzerinden anlatır. Şöhret Bey, İstanbul’da yaşayan fakir bir gençtir. Ancak fakir olmasına rağmen, dönemin modasına özenir. Peki, o dönemin modası nedir? Fransızca bilmek, İtalyan veya Fransız bir metres tutmak, Beyoğlu civarında boy göstermek gibi alışkanlıklar.
Şöhret Bey, bu yaşam tarzına özenen bir gençtir ve bu hedeflerine ulaşmak için her türlü utanmazlığı yapabilecek biridir. Zaten roman, Şöhret Bey’in bu imkanları elde edebilmek için düştüğü rezillikleri anlatmaktadır.
Hüseyin Rahmi, Tanzimat döneminde batıya özenen gençleri Şık romanında bu şekilde anlatır:
“Ben öyle kimseler tanırım ki Türkçe anlatımlarında yarı ifadeleri Fransızca olduğu halde iki satır Fransızcayı Türkçeye çevirmekten âcizdirler. Ben Avrupa dillerine karşı Türkçenin mükemmeliyetini iddia etmiyorum. Fakat siz hangi şeyi kaleme almaya kalktınızda Türkçenin yetersizliği yüzünden vazgeçmeye mecbur oldunuz? Avrupai davranışlara yeltenmek yalnız öyle tırnak uzatmak, Türkçeyi beğenmemekle olmaz. Görmüyor musunuz ki gayret sahipleri bir taraftan tıbbi, ilmi kitaplar çevirerek ve birçok bilimsel terimi ifade için Türkçede hakikaten unutulmuş pek çok kelimeyi icat edercesine yeniden bulup çıkararak veyahut aynen kullanmak suretiyle milli dillerini tamamlamaya uğraşıyorlar. Alafrangadır diye Avrupa’da ne kadar çirkinlik varsa onları taklit edeceğinize biraz da güzel taraflarını yapmaya gayret etseniz ya!”
İşte bu paragrafta, o dönemin genel görünümünü özetler ve sitemini dile getirir.